ALMANYA’DA MUKİM DAR MÜKELLEF KURULUŞLAR TARAFINDAN TÜRKİYE’DE VERİLEN DANIŞMANLIK HİZMETLERİNİN VERGİ KANUNLARINA GÖRE DEĞERLENDİRİLMESİ

GİRİŞ
Yurt içinde faaliyet gösteren gerçek veya tüzel kişi mükelleflerin, yurt içindeki ticari faaliyetleriyle ilgili olarak bazı hizmetleri yurt dışından temin etmektedirler. Gerçek veya tüzel kişilerin bu hizmetler karşılığında almış oldukları yurt dışı hizmet faturalarını, gider yazmaları veya avanslarda dahil olmak üzere ödeme yapmaları sırasında, sorumlu sıfatıyla KDV ve Stopaj kesintisi yaparak vergi güvenliğini sağlamakla yükümlüdürler.
Bu yazıda, Almanya da mukim dar mükellef kurumlardan sağlanan hizmetlerin vergilendirilmesi konusu, yürürlükteki mevzuat ve uygulamalar dikkate alınarak açıklamaya çalışılacaktır.

DANIŞMANLIK HİZMETİNİN KVK GÖRE DEĞERLENDİRİLMESİ
Dar mükellef kurumların Türkiye de elde ettiği kazançlar 5520 sayılı KVK’nun 3’üncü maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye’de bulunmayan kurumlar, dar mükellef kurum sayılırlar ve sadece Türkiye’de elde ettikleri kazançlar üzerinden KV’ne tabi tutulurlar. Dar mükelleflerin Türkiye’de elde etmiş oldukları kazançlar, kazancın niteliğine göre, yıllık veya özel beyanname vermek suretiyle veya kazancı sağlayanların kurumlar vergisi stopajı yapması suretiyle Türkiye’de vergilendirilir.
Kanunun 3.maddesi uyarınca, Türkiye’de elde edilen; ticari kazançlar, zirai işletmelerden elde edilen kazançlar, serbest meslek kazançları, Menkul malların, gayrimenkullerin ve hakların Türkiye’de kiralanmasından elde edilen kazançlar, menkul sermaye iratları, ile diğer kazanç ve iratlar Türkiye’de vergilendirilebilecek olan kazançlar olarak sayılmıştır.
5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 12 nci maddesinde sayılan "Türkiye'de elde edilen ücretler" bendine 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yer verilmemiştir. Yabancı kurumların Türkiye'de ücret geliri elde etmesi, bir mensubunu veya personelini tahsis etmesi, bu şahsın yabancı kurum hiyerarşisine dahil olarak firmaya Türkiye'de hizmet verilmesi veya bu hizmet bedelinin (yurt dışından fatura edilen bedel) Türkiye'de gider yazılması suretiyle olur. Bu şekliyle ücret ile serbest meslek kazancı arasında fark bulunmamaktadır. Dar mükellef kurumun, Türkiye'de hizmet ettiği kurum ya da kişiye bağımlı olmasının mümkün olamayacağı varsayımına dayanılarak, kurumun yalın anlamıyla ücret elde etmesi olanaksızdır. Dolayısıyla bu Kanundan önce ücret kazancı grubunda değerlendirilen kazançların serbest meslek kazancı sayılacaktır.
Mühendislik, montaj, muhasebe, denetim, vergi danışmanlığı ve diğer her türlü danışmanlık karşılığı yapılan ödemeler, eğitim hizmeti, özel yazılım yaptırılması, tercüme yaptırılması gibi hizmetler serbest meslek hizmeti niteliğindedir. Türkiye’deki firmada emir kumanda zinciri içine girmeksizin belli bir teknik işi yapmak üzere, dar mükellef kurumlar tarafından Türkiye’ye gönderilen ve ücretleri dar mükellef kurum tarafından ödenen montör, danışman gibi kimselerin bu hizmetleri ücret değil, serbest meslek hizmeti niteliğinde olduğundan, söz konusu hizmetler için gönderilen dar mükellef kurum faturaları, serbest meslek kazancı olarak değerlendirilmelidir.
Kanunun 30.maddesine göre dar mükellef kurumlardan yapılacak vergi kesintisi 03.02.2009 yayımlanan 2009/14593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla, petrol arama faaliyetleri dolayısıyla sağlanacak serbest meslek kazançlardan % 5, diğer serbest meslek kazançlarından % 20 olarak belirlenmiştir.

DANIŞMANLIK HİZMETİNİN KDVK GÖRE DEĞERLENDİRİLMESİ
Katma Değer Vergisi Kanunun 6/b maddesine göre yukarda sayılan hizmetler ; İşlemlerin Türkiye'de Yapılması, Hizmetin Türkiye'de yapılmasını veya hizmetten Türkiye'de faydalanılmasını ifade eder hükmüne göre dar mükellef kişi veya kurumlar tarafından verilen hizmetler, Türkiye de yapılması veya Türkiye de faydalanılması halinde KDV ne tabi olacaktır.
İlgili yasa maddelerinde yer alan, hizmet, hizmetin Türkiye de yapılması veya Türkiye de faydalanılması kavramlarına açıklık getirilmesi gerekir.
Hizmet, teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlerin, yurt dışındaki kişi veya kuruluşlara yaptırılarak faydasından yurt içinde yararlanılması işlemidir. Hizmet Türkiye dışında yapılmış ancak, hizmetin bedeli Türkiye’de ödenmişse, faydalanma Türkiye’de yapılmış sayılır. Hizmetin Türkiye dışında ifa edilmiş ve bedelinin Türkiye dışında ödenmiş olsa bile, Türkiye’de ödeyenin hesaplarına gider kaydedilmesi halinde de, hizmetin Türkiye’de faydalanma sayılarak vergiye tabi tutulması gerekir.
Yapılan bu açıklamalara göre; Alman firması tarafından Türkiye deki tam mükellef kuruma verilecek danışmanlık hizmetleri serbest meslek kazancı olup % 18 oranında KDV ne tabidir.
Bu durumda, Türkiye’deki tam mükellef kurum ödeyeceği danışmanlık hizmeti karşılığında %18 KDV hesaplayarak bağlı bulunduğu vergi dairesine 2.no lu KDV beyannamesi ile beyan ederek ödeyecektir. Ödenen tutar kurumun verdiği 1.nolu KDV beyannamesinde indirim konusu yapılacaktır.

HİZMET BEDELLERİDEN YAPILACAK STOPAJ VE STOPAJIN ÇVÖA KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
Yukarda yer alan kanun hükümleri ve açıklamalara göre hizmet bedellerinin stopaja tabi tutulabilmesi için;
  • Hizmeti sunan yurt dışında yerleşik bir kurum (Dar mükellef kurum) olmalıdır.
  • Yapılan hizmetin niteliği itibariyle Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30. maddesi kapmasında tevkifata tabi olması gerekir.
  • İlgili ülke ile çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması olmamalıdır veya vergi anlaşmasında stopajı engelleyici bir hüküm bulunmamalıdır.
Verilen hizmetin stopaja tabi olup olmadığı, tabi ise hangi oranda stopaj yapılacağı ise; 31/12/1989 tarihinde yürürlüğe giren, 01/01/1990 tarihinden itibaren uygulanmakta olan, Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması (ÇVÖA)”nın “Serbest Meslek Faaliyetleri” başlıklı 14.maddesinin değerlendirilmesi gerekir.
Anlaşmanın bu maddesinde; “Bir Akit Devlet mukiminin serbest meslek faaliyetleri dolayısıyla elde ettiği gelir, bu faaliyetler diğer Akit Devlette icra edilmedikçe, yalnız ilk bahsedilen Devlette vergilendirilecektir. Eğer faaliyetler diğer Devlette icra edilirse, buradan elde edilen gelir diğer Devlette vergilendirilebilir.
2. 1 inci fıkra hükümlerine bakılmaksızın, bir Akit Devlet mukiminin diğer Akit Devlette icra ettiği serbest meslek faaliyetlerinden elde ettiği gelir, eğer:
a) Gelir elde eden kişi, bu diğer Devlette bir takvim yılı içinde bir veya bir kaç seferde 183 günü aşmamak üzere kalırsa ve
b) Ödeme, bu diğer Akit Devletin mukimi olmayan bir kişi tarafından veya böyle bir kişi adına yapılırsa ve
c) Ödeme, böyle bir kişinin bu diğer Devlette sahip olduğu bir işyerinden veya sabit yerden yapılmazsa,
yalnızca ilk bahsedilen Devlette vergilendirilecektir.
3. 1 inci ve 2 nci fıkra hükümlerine bakılmaksızın, bir Federal Almanya Cumhuriyeti teşebbüsünün serbest meslek faaliyetlerinden elde ettiği gelir, söz konusu faaliyetler Türkiye Cumhuriyeti’nde icra edilmedikçe ve
a) Gelir elde eden kişi Türkiye Cumhuriyeti’nde bir takvim yılı içinde bir veya bir kaç seferde 183 günü aşan bir süre kalmadıkça veya
b) Ödeme, Türkiye Cumhuriyeti’nde mukim olmayan bir kişinin Türkiye Cumhuriyeti’nde sahip olduğu bir işyerinden veya sabit yerden yapılmadıkça,
yalnızca Federal Almanya Cumhuriyeti’nde vergilendirilebilecektir.” denilmiştir.
ÇVÖA da yer alan bu hükümlere göre Alman şirketi tarafından Türkiye de rüzgâr türbinleri konusunda verilecek danışmanlık hizmetlerinden faaliyet süresinin bir takvim yılı içinde bir veya bir kaç seferde 183 günü aşması nedeniyle yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalar uyarınca yapılan ödemelerin gayri safi tutarı üzerinden % 20 oranında vergi kesintisine tabi tutulacaktır.
Buna göre proje bedeli üzerinden KVK 30.madde hükümlerine göre Türkiye deki tam mükellef kurum tarafından stopaj kesintisi yapılarak kalan tutar dar mükellef kuruma ödenecektir. Diğer taraftan ÇVÖA nın 23/2.Md.nin göre Federal Almanya Cumhuriyeti mukimleri, Türkiye Cumhuriyeti tarafından vergilendirilen serbest meslek kazancı stopajını, anlaşma hükümleri çerçevesinde Alman gelir ve kurumlar vergilerinden mahsup edilebilecektir.
Ancak, Almanya, Türkiye ile imzaladığı Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını 21 Temmuz 2009 tarihinde tek taraflı bir kararla yürürlükten kaldırdığını Türk Hükümetine bildirmiştir. Fesih işlemi 1 Ocak 2011 tarihinden sonraki vergilendirme dönemleri için geçerli olmakla birlikte, söz konusu Anlaşmanın 2009 ve 2010 yılları vergilendirme dönemlerinde uygulanmasına devam edilecektir.
Diğer yandan Türkiye, Almanya hükümeti ile yeni bir çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasını 01.01.2011 tarihinden önce sonuçlandırarak yürürlüğe koymak için yapıcı bir şekilde müzakerelere devam edileceğini bildirmiştir.
Bu nedenle, Türk ve Alman şirketleri tarafından gelişmelerin dikkatle takip edilerek değerlendirilmesi vergi yükünün belirlenmesi anlamında önem arz etmektedir.


Murat Bengi
Mali Müşavir
07.06.2010

0 yorum:

İletişim: